27 Haziran 2013 Perşembe

İşkence Aletleri

Bir şatonun hapishanesi - Lüksenburgİşkence Odası 1909

Asma KafesParmak sıkıştırma, kırma aleti 1895

Çeşitli işkence aletleri

Asma kafesBoyun sıkma mekanizmasıDiz koparma aleti

Değişik işkence koltukları ve temsili bir sahne

Değişik işkence koltukları

Austiran ThumbscrewSpecs of ThumbscrewVenitian Thumbscrew
Parmak sıkıştırma ve kırma aleti

whirligig.jpg (16004 bytes)
Dönme dolap (Askeri ceza)Celladın maskesiKafa kırma aleti

Brank 1Brank 3
Aşağılama maskeleri

branks.jpg (61229 bytes)

Dünyanın En Piskopat İnsanları


1-BEHRAM
1790-1840 döneminde Thug mezhebinin lideriydi we 931'den fazla insanı boğarak kurban ettiği sanılıyor.

2-KONTES ERZSEBET BATHORY
Macaristan'da 1610 yılına kadar olan dönemde Bathory(1560-1614)genç kızların kanlarını içmenin onu yaşlanmaktan kurtaracağını sanarak 330-650 kızı öldürdü.Kontes Dracula olarak tanınan bu kadın 1611'de tutuklandı,mahkemede suçlu bulundu 21 Ağustos 1614'te kendi şatosunda öldü.

3-PEDRO ALONSO LOPEZ
Kolombiya canawarı ya da And canawarı olarak da tanınan 1980'de yakalanıncaya kadar Colombia,Ekvador we Peru'da 300'den fazla genç kızı öldürdü.Onu Peru'da Atacucho kızılderilileri yakaladılar.Lopez onların çocuklarını kaçırıp bir kadın misyonerin de yardımıyla Ekwator'a götürmüştü.Lopez tutuklandıktan sonra polisleri 53 kurbanının mezarına götürdü.Bir nehir taştığı zaman,Lopez'in kurbanlarının cesetleri ortaya çıkıyor.Bir çocuğun inşaat alanlarında toprak altında kaldığı sanılıyor.

4-WILLIAM ESTEL BROWN
Brown, 17 mtemmuz 1961'de yıllar önce 18 mart 1937 tarihinde Teksas'ta Nw London'daki okulunun zemin katındaki gaz borularını bilerek gevşettiğini we böylece 282 öğrenci we 24 öğretmenin ölümüyle sonuçlanan patlamaya neden olduğunu itiraf etti.

5-GILLES DE RAIS
Çok tanınmış we zengin bir Fransız soylusu olan de Rais(doğumu 1404)60-200 çocuğu kaçırıp öldürmekle suçlanmıştı.De Rais,25 Ekim 1440'da Nantes'de boğazlanarak öldürüldü we cesedi yakıldı.

6-HERMAN WEBSTER MUDGETT
Mudgett (doğumu 1860)Chicago'da 63'üncü caddedeki şatosunda 150'den fazla kadını kandırıp getirdiğine we burada onları işkenceyle öldürdüğüne inanılıyor.27 cinayet işlemekle şuçlanan Mudgett 7 mayıs 1896'da idam edildi.

7-BRUNO LUDKE
Ludke (doğumu 1909) 1928 we 29 ocak 1943 tarihleri arasında 85 kadını öldürdüğünü itiraf etmişti sawaş sırasında 8 nisan 1944'te Viyana'da bir hastanede iğneyle öldürüldü.

8-WOU BOM-KON
Görevinden alınmış bir polisti 26-27 Nisan 1982 tarihlerinde Güney Kore'de iyice sarhoş olup tüfekler we patlayıcılarla sağa sola saldırdı 57 kişiyi öldürdükten sonra bir dinamit patlatarak kendini havaya uçurdu.

9-TED BUNDY
Dokuz yıl cezaevinde bekledikten sonra Bundy,24 ocak 1989'da Flarida Eyalet Cezaevi'nde idam edildi.12 yaşındaki Kimberley Leach'i öldürmekten suçlu bulunmuştu.Cezasının infazından bir kaç saat önce polise 23 cinayet işlediğini itiraf etti.Polis onun 36 kızın katili olduğu kanısındaydı.Ted Bundy,100 kişiyi öldürdüğünü iddia etti..

Kaynak: http://www.cerezforum.com/komik-yazilar-ve-olaylar/9608-dunyanin-en-psikopat-9-adami.html#ixzz2XSOjwQji

Guinness Rekorlar Kitabında Türkler

-En Büyük Omlet 
-En Uzun Boylu Adam
-Kürekle Üç Okyanusu Geçen İlk Kişi
-İlk Kadın Savaş Pilotu
-En Fazla Beton Blok Kıran Adam
-En Uzun Burunlu Adam
-En Uzun Mangal
-Kişi Başına En Fazla Ekmek Tüketen Ülke
-Galatasaray 131.76 desibel

Atatürkün Yaptırdığı Camiler

PARİS CAMİİ (la Mosquée de Paris)

Mustafa Kemal Atatürk, Paris Camii´nin yapımı için «bizim de çorbada tuzumuz bulunsun» diyerek, aralıklarla belli bir miktar para göndermiştir. Atatürk´ün ölümünden sonra bu yardım kesilmiştir.[3]

Paris Camii ve Enstitüsü Rektörü Abbas Bencheikh El Hocine “Mustafa Kemal Atatürk´den Paris Camii´nde ışıklar ve izler bulunduğunu ifade ederek bu gerçeği doğrulamıştır[4]

Caminin şeref defterine göre de II. Abdülhamit’le ve M. Kemal Atatürk’ün Paris Camisi’nin inşasına maddî ve manevî katkıları olmuştur.

TOKYO CAMİİ (Tokyo Jamii Mosque)


Avrupa’da Paris Camii’nin yapımına katkıda bulunan Atatürk, Asya’da ise Tokyo Camii’nin yapımına katkıda bulunmuştur.
1931 yılında Türkiye’ye gelip Atatürk’ü ziyaret eden Japon Elçisi Torijori Yamada, Atatürk’le yaptığı görüşmede, Atatürk’e, Tokyo’da Kazan Türklerince yaptırılmasına karar verilen bir camiye yardım etmesini teklif etmiştir. Yamada'ya göre Atatürk de bu teklifi kabul ederek 1938’de tamamlanan Tokyo Camii’ne katkıda bulunmuştur. (6)
Bu nedenle olsa gerek ki, Tokyo Camii'nin 1938'deki açılışı sırasında cami içine Japonya bayrağıyla birlikte sadece Türkiye bayrağı asılmıştır.(7) Bu durumbu iddiayı daha da kuvvetlendirmektedir.
Sunay Akın’ın o tatlı heyecanıyla biraz da abartarak dediği gibi: “Bu millet şunu biliyor mu! Bu gezegenin en doğusundaki (ve batısındaki) sabah ezanının ilk okunduğu camiyi Mustafa Kemal Atatürk yaptırmıştır.”
Aslına bakılacak olursa genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında dış ülkelerdeki cami yapımıyla ilgilenecek, bu camilere para yardımı yapacak lüksü ve gücü yoktur. Ancak emperyalizmi dize getiren ilk Müslüman olan Atatürk, dünya Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı'na yaptıkları yardımı da hatırlayarak- dünya Müslümanlarına sembolik de olsa yardım etmeyi uygun görmüş olabilir. Üstelik o bu sembolik yardımları hiçbir zaman "gösteriş" malzemesi de yapmamıştır. Eğer bu iddialar doğruysa gerçekten böyle yardımlar yapılmışsa, bu yardımlar son derece sesiz ve gösterişsiz bir şekilde yapılmıştır. Bu arada bu iddiaları (tezleri) tam olarak doğrulayacak çok ciddi belgelere de ulaşma aşamasında olduğumu belirtmeliyim!

ESKİŞEHİR MİHALIÇÇIK CAMİİ (Aşağı Camii)

Atatürk'ün Paris'te ve Tokyo'da cami yapımına katkıda bulunduğu iddialarına burun kıvıranlara o kadar uzaklara gitmeden bizden bir örnek verelim. Atatürk, Erzurum Kongresi`nden ölümüne kadar hep yanında ve hizmetinde olan Mihallıççıklı Emir Çavuşu Ali Metin aracılığıyla 5 bin lira gönderip, Yunanlılar`ın işgal sırasında yakıp yıktıkları ve imkanları olmadığı için Mihallıççıklıların yaptıramadığı kasabanın tek camisini yeniden yaptırmıştır. Üstelik bu bir iddia (tez) değil gerçeğin taa kendisidir.
Atatürk`ün tüm masraflarını bizzat karşılayarak yaptırdığı bu cami, bugün Mihallıççık`tadır ve `Aşağı Camii` veya "Mihalıççık Atatürk Camii" diye adlandırılmaktadır.
Ali Çavuş (Metin), Atatürk’ün en yakınlarındandır. Ailesi aslen Malatyalı’dır. 1877-78 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında, aile Eskişehir’e göçmüş, eski ismiyle Mihalıççık “Çukurviran” köyüne yerleşmiştir. Bilahere babası Hacı İsmail, aileyi Mihalıççık’a getirmiştir. Babasından dolayı da “Hacıların Ali” diye anılmıştır.
Ali Metin Çavuş, Birinci Dünya Savaşı’nın en hızlı olduğu dönemde 1915 yılında, daha 18 yaşındayken askere alınmıştır. O zamana göre iyi bir eğitimi vardır. Bunun için de Sivas’ta askerken “Küçük Zabit Mektebi”ne alınmış. Burada Enver Paşa’nın dikkatini çekmiş, onun karargahında hizmet vermiştir. Savaştan yenilgiyle çıkmamız üzerine tekrar Anadolu’ya dönmüş, Kazım Karabekir Paşa’nın başında bulunduğu 15. Kolordu’da askerliğine devam etmiştir.Orada da kendisini göstermiş. Atatürk’ün Erzurum’a gelmesi üzerine Karabekir Paşa, Ali Metin’i, 3 Temmuz 1919 günü Atatürk’ün hizmetine “Emir çavuşu” olarak vermiş, Atatürk’ü ölümüne kadar, özellikle Kurtuluş Savaşı süresince yakınlığı devam etmiştir. Atatürk’ün yemeklerini Ali Çavuş yapmıştır.
Halk dilinde “Aşağı Cami”, asıl ismiyle “Cami-i Kebir” 1302(1886) yılında Sivrihisarlı Hacı Süleyman tarafından yaptırılmıştır. O tarihlerde Mihalıççık, Sivrihisar’a bağlı bir kasabadır. Mihalıççık da Yunan işgaline uğramıştır.Cami, Yunanlılar tarafından tahrip edilmiştir. Uzun süre tamir edilememiştir. Ta ki, Atatürk yeniden yapımı için 5 bin lira gönderinceye kadar.
Özetle, Ali Metin’in vesile olmasıyla Atatürk, 5000 lira vererek Mihalıccık Camii'nin yeniden yapılmasını sağlamıştır

Dünyanın En Büyük Camisi

The Shah Faisal Mosque (ŞAH FAİSAL CAMİİ) Guiness Rekorlar kitabına girebilmiş dünyanın en büyük camisidir. Pakistan'in başkenti Islamabad'da bulunuyor. Yapımı 1976 yılında başlayıp 1986 yılında sona erdi. Caminin alanı 5000 metrekare 700.000 kişinin ibadet edebileceği alan var. Cami bir Turk mimar olan Vedat Dalokay tarafından dizayn edildi. Geleneksel camilerin aksine görünümü çok farklı. Arap çadırları şeklinde çok geniş ibadet yeri var ve 4 minareye sahip. Caminin iç bölgesindeki duvarlarda Pakistan'ın ünlü sanatcısı Gul Jee'ye ait mozaikler ve kalografiler bulunmakta.



Osmanlı Padişahlarının Bilinmeyenleri

OSMAN GAZİ

Ayakta dururken elleri dizlerini geçerdi. Bu tariften ya bacaklarının kısa ya da ellerinin normalden uzun olduğunu anlıyoruz ki,bu vücut yapısı Halife Abdülmecit’e kadar 600 küsür yıl boyunca yaşamıştır.

Bir giydiğini bir daha giymezdi. Sebebi müsrifliği değil, başka birini yani bir garibanı sevindirmekti. Birisi elbisesine dikkatlice baksa hemen çıkarıp ona bağışlardı.

Yemek sırasında değil ama yemekten önce müzik dinlerdi.

Bazı kaynaklar onun pehlivanlık yaptığını ve gayet sağlam bir silahşor olduğunu yazar.

Eski bir Türk kabile adeti vardı; Hıdrellez günü aşiret reisinin evi yağmaya açılırdı. Bey ile hanımı yanlarına hiçbir şey almadan evlerinden çıkarlar ve arkalarından aşiret mensupları hücum edip evi yağmalardı. Buna ‘Bey evinin açılması’denirdi.Osman Gazi’de yılda bir gün evini hücuma açardı.

ORHAN GAZİ

Osmanlı padişahları içinde 36 yıl süre ile en uzun hükümdarlık yapan üçüncü sultandır. 

Orhan Bey’in bir özelliği de, yüz kadar kaleye hakim olması ve çoğu zamanını bunları dolaşmakla geçirmesidir.Bir seyyahın dediğine göre hiçbir şehirde bir aydan fazla durmazmış.

Salı ve Perşembe günleri oruç tutar, Mevlana hazretlerine hürmeten başına sikke giyer ve üstüne de bir beyaz sarık sarardı. 

I.MURAD(Hüdavendigar) 

Batı kaynaklarında hayırhah bir hükümdar, yorulmak bilmeyen bir avcı ve kibar bir şövalye olarak öne çıktı ve ‘doğruluğun simgesi’ olarak tanındı.

Özel bir kütüphanesi olduğunu bildiğimiz ilk Osmanlı padişahıdır.

Mevlana’ya karşı aşırı bir sevgisi bulunuyordu. Bir görüşe göre ‘hünkar’ ve ‘hüdavendigar’ unvanlarını almasında bu derin sevginin etkisi vardır.

Bizzat savaş meydanında, uğradığı bir suikastla şehit edilen tek Osmanlı padişahıdır.

YILDIRIM BAYEZİD


Bayezid bir senede Sinop’tan Eflâk’a geçip, bir yılda yıldırım gibi yedi kere yetiştiği için Emir Sultan Bursa’da ‘Bayezid im, sen Yıldırım oldun” demiş ve adı Yıldırım Bayezid Han olmuştur.

Ava ve avcılığa son derece meraklı olduğu bilinen hünkâr aynı zamanda iyi bir pehlivandır.

Tarihçiler silah kullanmaktaki maharetini ve ata binmekteki ustalığını anlata anlata bitiremez. 

Kaynaklarda şiir yazdığı söylenen ilk padişahtır ve şiirlerinde ‘Yıldırım mahlasını kullanmıştır.

Bir özelliği de İstanbul’u ilk kuşatan Osmanlı padişahı olmasıdır. Hatta bir değil birkaç defa kuşatmıştır.

Bayezid’in gümüşten büyük bir havuzu varmış ve gusül abdestini bu havuzda alırmış. Ulucami’nin ortasında çağlayan havuz onun su sevgisinin iyi bir kanıtıdır.

Timur’a esir düşen Bayezid’in yüzüğünün kaşındaki zehiri içerek intihar ettiği söylense de, aslında o kahrından ölmüştür.

ÇELEBİ MEHMET

Osmanlı’yı Timur fetretinden çıkaran hünkâr devletin ikinci kurucusu olarak bilinir.

Şehzadeliğinde ‘Güreşçi Çelebi diye anılmıştır.

El sanatı olarak urgancılıkla(kalın ip)iştigal etmiştir.

Haremeyn’e (Mekke ve Medine) her yıl sürre alayı düzenlenerek hediyeler gönderilmesi uygulaması onun zamanında başlamış ve bu uygulama mali açıdan en sıkıntılı devirlerde bile yaşayarak 1.Dünya Savaşı sonlarına kadar devam etmiştir.

Her Cuma gecesi, öz malından yemek pişirtip yoksullara kendi eliyle dağıtırmış.

Çelebi Mehmet babası gibi avcılığa meraklı biriydi. Nitekim Edirne’de bir av partisi sırasında yaban domuzu kovalarken attan düşüp belkemiği zedelenmek ve ardından vücuduna inmek suretiyle vefat ettiğini biliyoruz. 

II. MURAD


Musiki ve şiirden zevk alan padişah, sanatçılara ayrı bir önem vermiştir.

Osman Gazi’nin hastalığından dolayı oğlu Orhan’a yerini bırakması istisna edilirse bir padişahın kendi isteğiyle tahtını başkasına bıraktığı tek örnek ona aittir. Tahtı oğlu Mehmed ‘e iki defa bırakmasında görüldüğü gibi olgunluk ve bilgelik dolu davranışları yüzünden bazı kaynaklarda Padişah-ı hakim(Bilge Padişah)olarak yazılmıştır. 

FATİH SULTAN MEHMET

Ulemaya daima saygı gösterir ve ilmin üstünlüğüne inanırdı.

Venedikli Zorzi Dolfin’e göre az gülen, zeki, çalışkan, cömert, amacına ulaşmakta inatçı, her gün mutlaka kitap okuyan, Roma tarihini, Papaların hayatını, Heredot’un tarihini ve daha pek çok tarih kitabını okutup dinleyen, araştırmalar yapan eşsiz bir insandır.

Tutku derecesine varan en önemli hobisi haritacılıktı.

Şairliğiyle biline ilk Osmanlı padişahıdır. Şiirlerinde ‘Avni mahlasını kullanmıştır.

Güzel sanatlara oldukça meraklıdır. Ok için parmağa takılan yüzükler, kemer tokaları ve kılıç kınları yapmıştır.Bir de değerli taş uzmanı olduğuna dair bir rivayet vardır.

Arapça ve Farsçanın yanında Yunanca ve Latinceyi anlayacak kadar da olsa biliyordu.

Ağaç, sebze ve çiçek yetiştirmeye meraklıydı. Zaman zaman sarayın bahçesinde bahçıvanlık yapmıştır.

Yemeklerini yalnız yiyen padişah bu adeti saraya getiren ilk kişidir.

Yalnız İstanbul’da değil bazı diğer şehirlerde de okçuluk tesisleri kurdurmuştur.

II. BAYEZİD

Şehzadelik yıllarında hat sanatına önem vermeye başlamıştır.Ardından tezhip sanatına yönelmiştir.

Bir diğer önemli etrafı bestekârlığıdır. Kaynaklarda beset yaptığından bahsedilen ilk padişahtır.

Çok iyi bir kemankeş yani okçu ve yay imalatçısıydı. Ata binmekten zevk duyardı.

Dış fetihlere değil iç fetihlere yönelen hükümdar Osmanlı padişahlarının en dindarlarındandır

YAVUZ SULTAN SELİM

Tarih Yavuz’un özel ilgi alanıydı. Ayrıca Osmanlı padişahları içerisinde çok okumaktan dolayı gözlerinin bozulduğu ve bu yüzden mercek kullandığını bildiğimiz ilk Osmanlı padişahıdır. Geceleri 3-4 saat uykuyla yetinir,diğer zamanlarını okuyup yazmakla geçirirdi.

Topkapı Sarayı’nda bulunan ve sol kulağında incili bir küpe görünen resim genellikle Yavuz’a atfedilirse de ona ait değildir. Kulağında küpe hele bu resimdeki gibi incili bir küpe taşıdığı söylenemezse de, bazı yerlerde menguş yani bakır bir halka taktığı rivayeti geçmektedir.

Yavuz’un hobisi kuyumculuktu. Dil olarak Farsça, Arapça ve Tatarcayı öğrenmişti.

İyi yay yapmayı, ok atmayı çocuk denecek yaşlarda öğrenmişti. Çok mahir bir avcıydı.

Aynı zamanda bir koleksiyonerdi.Kutsal emanetler koleksiyonu vardı ayrıca Topkapı Sarayı’ndaki çini koleksiyonununda çok önemli bir kısmı ona aittir.

‘İki Şerefli Şehrin(Mekke ve Medine)Hâkimi’ unvanını kabul etmemiş ‘Hakim’ yerine ‘Hadim’ yani ‘Hizmetkar’ denilmesini istemiştir.

Bazı kaynaklarda Mevlevi olduğu yazılır. 

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN 

Divan edebiyatının en fazla gazel yazan şairi unvanını açık farkla elinde tutar. 

Çağının en şık giyinenlerindendir ve mücevherlere merakı had safhadadır.

Babası Yavuz gibi kuyumculuğa meraklıydı. Ayrıca Fatih gibi değerli taşalara tutkundu.

Kaliteli bir müzik kulağına sahipti ve iyi bir hat ustasıydı.

Arapça, Farsça, Tatarca ve Çağataycayı öğrenmişti.

Seramik meraklısıydı.

Kavaf(haffaf)yani kundura imalatçısıydı.

Hemen her kaynak nikris(gut veya damla) ve artrit hastalıklarından mustarip olduğunu yazmaktadır. Ölümünede bu hastalıklar sebep olmuştur.

46 yıl padişahlık yapan Kanuni Osmanlı tarihinde en uzun süre hükümdarlık yapan kişi olmuştur.

III. MURAD


İyi silah kullanan ve iyi ata binen ve ava meraklı olan 3.Murad’ın boş zamanlarında ok başı imal ettiğini biliyoruz.

İlginç özelliklerinden birisi, ağzından ‘Hayır’ sözünün nadiren çıkmasıdır.

Dünya tarihine özellikle hükümdarlarının yaptığı savaşlara ilgi duyduğu bilinir.

Saatlere özel merakı vardır.

Toplam 49 çocuğu doğmuş ve hiçbiri yaşamamıştır.

Yılın yedi mübarek gecesi olan Regaib, Mevlit, Miraç, Kadir, Ramazan ve Kurban bayramları ile Berat gecelerinde camilerde kandil yakılması uygulaması, onun emriyle başlamıştır. 

I.AHMED

O tarihe kadar en genç yaşta tahta çıkan hükümdar kimliğiyle tanınır.Onun rekorunu 7 yaşında tahta çıkan torunu IV.Mehmed kıracaktır.

Talihi neredeyse 14 rakamı üzeriden kurulmuştur.14 yaşında tahta çıkmıştı.14.Osmanlı padişahıydı ve 14 yıl padişahlık yapmıştı. Öldüğünde ise 28 yaşındaydı.

Tahta çıktıktan sonra sünnet olan ilk Osmanlı padişahıdır.

İyi bir kaşık ustasıdır.

Yetim malları için ayrı bir hazine teşkil edip yardımlarını o hazineden yapmıştır. 

I.MUSTAFA

İki kez tahta çıkmasına rağmen annesinin adı bilinmeyen tek Osmanlı padişahıdır. Oysa valide sultanlar Osmanlı saray hiyerarşisinin zirvesinde yer alırlardı.

En fazla bilinen özelliği kadınları asla yanına yaklaştırmamsıdır. 

IV. MURAD


Acımasızlığı ve uyguladığı tütün, içki ve afyon gibi yasaklara karşı gelenelri öldürtmesiyle tanınır.

Büyücülere, falcılara ve remilcilere karşı büyük çaba sarf etmiştir.

Satranç ve dama oyunlarına meraklıdır.

Koşu halindeki attan başka bir ata atlayabilecek kadar iyi bir biniciydi. 

IV. MEHMED


39 yıllık saltanat süresiyle Kanuni den sonra en uzun süre tahtta oturan padişah unvanına sahiptir.

Bir başka özelliği de7 yaşında cihan devletinin aşına geçmesidir.

Bedeni sağlamlığıyla meşhurdur. Bir av sırasında 20 saat at üstünde kaldığı ve yorulmadığı söylenir. 

I.MAHMUD


Lale Devri’nin etkisinden olacak lale yetiştirmeye ve satranç oynamaya meraklıydı.

Meslek zenginiydi hillalci, mühür kazıcısı ve kuyumcuydu.

Onu kitaplara ve kütüphane yaptırmaya en fazla önem veren padişah olarak nitelendirebiliriz. Ayasofya, Fatih Süleymaniye camileriyle Galata Sarayı’nda kütüphaneler yaptırmıştır.

Osmanlı Devleti’ndeki ilk madalya 1.Mahmud zamanında çıkarılmıştır. 

III. OSMAN

Sinirli ve taşkın karakterliliğinin yanı sıra ayrıca kimseye güvenmeyen bir yapıya sahipmiş.

Boş zamanlarında marangozculukla uğraşırdı.

3 yılı bulmayan saltanat hayatında 7 büyük İstanbul yangını sığdırdığı için ‘Yangınlar Padişahı’ diye anılmıştır.

Kıyafetini ve görünümünü değiştirerek sık sık halk arasına girip onların dertlerini dinlemiştir. 

III.MUSTAFA

Para basma işine yani sikkezenliğe meraklıydı.

Gözleri pek iyi görmezdi.

Talihe fazlasıyla inanan padişah astrolojiyle ilgilenirdi.

Yaptırdığı üç büyük caminin hiçbiri kendi adıyla anılmaz.(Üç cami yaptırdım; birini-bugünkü Fatih Cami-atam yani Fatih Sultan Mehmed, birini-Laleli Camii-meczup-Laleli Baba-,birini-Üsküdar’daki Ayazma Camii-su aldı diyerek çevresindekilere dert yanarmış.) 

II. MAHMUD


Resmi halka sevdirmeye çalışmıştır.

Avrupalı yemek adetlerine eğilim gösteren 2.Mahmud, aynı zamanda kendisine çatal-bıçak takımı hediye edilen ilk Osmanlı padişahıdır.

Memurlara fes giyme mecburiyeti getirmesi gibi radikal kararları yüzünden halk arasında ‘Gâvur Padişah’ olarak tanınmıştır. 

V.MURAD
93 günlük süreyle Osmanlı tarihinde en kısa padişahlık yapan hükümdar olmuş ve bu süreyi de tecennün(cinnet)halinde geçirdiği için Osmanlı tarihinde önemli bir etkisi görülmemiştir. 

II. ABDÜLHAMİT

Onun döneminde halkla birlikte bir modernleşme yoluna gidilmiştir.

Şehzadeliğinde piyano ve Batı müziği dersleri aldı ve keman çaldı.

Modern bahçe bakımına ilgi gösterdi.

Sedef ve fildişi kakma, oyma ve süsleme işlerindeki maharetinin aynı sıra usta bir marangozdu.

Antika koleksiyonuna sahipti.

Padişahın başka bir merakı da polisiye roman okumak daha doğrusu okutmaktı.

Seyahat edemediği için bütün dünyaya ait seyahatnameleri tercüme ettirip okutmuştur.

Fotoğrafçılığa merakı vardı, ama kendisinin fotoğraflarının çekilmesinden hiç hoşlanmazdı.

Saat tamirciliğinde ustaydı.

Özenli ama sade giyinen padişah pantolonu namaz kılarken kırıştığı için günde iki üç defa elbise değiştirirdi. 

VI. VAHDETTİN 

Hain mi yoksa kahraman mı diye hala tartışılan Sultan Vahdettin devletin en zor anında padişah olmuştur.

Gözlük kullanan ilk ve tek Osmanlı padişahıdır.

Genellikle askeri üniforma giyerdi.

İleri derece de güvercin merakı vardı.

Osmanlı Devletinin Sınırları

Resimde Osmanlı Devletinin ulaştığı en geniş topraklar yer alır.

Cumhuriyet Tarihinin İdamları

  • Şeyh Said İsyanı sonrasında Diyarbakır'daki Şark İstiklal Mahkemesi kısa süren bir yargılamadan sonra Şeyh Said ve 47 ayaklanma yöneticisi hakkında 28 Haziran 1925 günü ölüm cezası vermiş ve cezaları ertesi gün infaz ediliştir.
  • Haziran 1926'da yurt gezileri kapsamında bulunduğu İzmir'de Mustafa Kemal'e karşı yapılması tasarlanmış, tarihe İzmir Suikastıolarak geçen suikast girişimi ardından Ziya Hurşit ve arkadaşları İzmir İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp idam cezasına çarptırılmışlardıe. 14 Temmuz 1926'da 14 kişinin idam cezaları infaz edilmiştir.
  • 23 Aralık 1930 günü, İzmir'in Menemen ilçesinde, öğretmen-yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan, Menemen olayları sonrasında, Divan Harp Mahkemesinde yargılanan sanıklardan 28'i 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edilmiştir.
  • 1920–1961 yılları arasında 11’i İstiklal Mahkemeleri tarafından olmak üzere toplam 16 milletvekili idam edilmiştir.
  • 27 Mayıs 1960 Darbesi'nden sonra darbe yönetimi döneminde Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan Yüksek Adalet Divanı'nda yargılanmış ve idam cezası almışlardır. Cezaları 17 Eylül 1961'de infaz edilmiştir.
  • 12 Mart 1971 Muhtırası da yarım darbe olarak nitelenmesine rağmen 17 kişiyi idama göndermiştir. 1971'in 18 Temmuz'u ile 28 Temmuz'u arasında -tamamı adli suçlu- 14 hüküm infaz edildi. Bunların içinde 25 Temmuz 1971'de İzmir'de asılan Kadriye Partici, Türkiye'de idam edilen son kadın hükümlü olmuştur. 12 Mart rejimin diğer 3 infazı ise 1968 kuşağının önde gelen devrimcilerindenDeniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'dır. Üçü de 6 Mayıs 1972'de Ankara'da idam edildiler.
  • 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra, 54 kişinin idam cezası Meclis’te onaylandı bunların 50’si infaz edildi. Idam edilenlerin isimleri şöyledir:
    • 16 sol görüşlü siyasi suçlu: Necdet Adalı (7 Ekim 1980 Ankara), Serdar Soyergin (25 Ekim 1980 Adana), Erdal Eren (13 Aralık 1980 Ankara), Veysel Güney (10 Haziran 1981 Gaziantep), Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan (25 Haziran 1981 İstanbul), Mustafa Özenç (20 Ağustos 1981 Adana), Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun ve Necati Vardar (13 Mart 1982 İzmir), Ali Aktaş (23 Ocak 1983 Adana), Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan ve Mehmet Kambur (29 Ocak 1983 İzmit), İlyas Has(6 Ekim 1984 İzmir), Hıdır Aslan (24 Ekim 1984 İzmir).
    • 8 sağ görüşlü siyasi suçlu: Mustafa Pehlivanoğlu (7 Ekim 1980 Ankara), Cevdet Karakaş (4 Haziran 1981 Elazığ), İsmet Şahin (20 Ağustos 1981 İstanbul), Fikri Arıkan (27 Mart 1982 Ankara), Cengiz Baktemur (30 Nisan 1982 Elazığ), Ali Bülent Orkan (13 Ağustos 1982 Ankara), Ahmet Kerse (30 Ocak 1983 Gaziantep), Halil Esendağ ve Selçuk Duracık (5 Haziran 1983 İzmir).
    • 24 adli suçlu: Sabri Altay (23 Nisan 1982 Adapazarı), Şahabettin Ovalı (12 Haziran 1982 Sinop), Ednan Kavaklı (18 Haziran 1982 Ankara), Veli Acar (13 Ağustos 1982 Isparta), Eşref Özcan (19 Ağustos 1982 Kayseri), Halil Fevzi Uyguntürk (29 Aralık 1982 Afyon), Kazım Ergun (29 Aralık 1982 Akşehir), Muzaffer Öner (29 Aralık 1982 Amasya), Adem Özkan (13 Ocak 1983 Balıkesir), Hüseyin Çaylı (13 Ocak 1983 Afyon), Osman Demiroğlu (13 Ocak 1983 Isparta), Ahmet Mehmet Uluğbay (22 Ocak 1983 Akşehir), Duran Bircan (23 Ocak 1983 Denizli), Rıdvan Karaköse, Cavit Karaköse ve Süleyman Karaköse (5 Şubat 1983 Akşehir), Fatih Laçinligil (24 Şubat 1983 Keşan), Faik Görünmez (24 Şubat 1983 Kilis), Mustafa Başaran (30 Mart 1983 Edirne), Hüseyin Üye (30 Mart 1983 Nazilli), Şener Yiğit (20 Nisan 1983 Isparta), Cafer Aksu Altıntaş (20 Nisan 1983 Ordu), Abdülaziz Kılıç (26 Mayıs 1983 Edirne).
    • 1 Asala militanı: Levon Ekmekçiyan (28 Ocak 1983 Ankara)
    • Türkiye'nin, cezası infaz edilen son idam mahkümü Hıdır Arslan'dır. Cezası 25 Ekim 1984'te infaz edildi.

Kıyamet Alemetleri


(Eşrâtu's-Saa), âhir zamanda (zamanın sonları) ortaya çıkarak Kıyâmet'in yaklaştığını, kopmak üzere olduğunu gösteren belirtiler. Bu belirtiler genellikle Küçük Alametler (Alâmât-ı Suğra) ve Büyük Alametler (Alâmât-ı Kübrâ) olmak üzere iki bölüm halinde incelenir.
Kur'an, Kıyâmet'in zamanını Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini belirtir (el-A'raf, 7/187; Lokmun 31/34; el-Ahzab, 33/63). Buna karşılık yaklaştığını (el-Zümer, 54/1), yakın olduğunu (en-Nahl, 16/77), ansızın geleceğini (el-A'raf, 7/187) bildirir. Kıyâmet alametlerinin belirdiğini (Muhammed, 47/18) ifade etmekle birlikte bunlar hakkında bilgi vermez. Ancak, "Saat yaklaştı, ay yarıldı yarılacak" (el-Kamer, 54/1) âyetinin ikinci bölümünün "ay yarılacak" biçimde anlaşılması durumunda, bu olay Kur'an'da anılan tek Kıyâmet alameti olma özelliği kazanır.
Hadis külliyâtları ise Kıyâmet'ten önce ortaya çıkacak alametlerden söz eden çok sayıda hadis ihtiva eder. İslâm bilginleri hadislerde dile getirilen alametleri nitelikleri açısından değerlendirerek bunları Küçük Alametler (Alâmât-ı Suğrâ) ve Büyük Alametler (Alâmât-ı Kübrâ) olmak üzere iki başlık altında toplamışlardır. Âhir zaman olarak tanımlanan Kıyâmet öncesi donemde dini duygu, düşünce ve davranışların zayıflaması, dini kurallara gereken önemin verilmemesi, ibadetlerin terkedilmesi, ahlaksızlığın çoğalması biçiminde kendini gösteren Küçük Alametler'in başlıcaları şu şekilde sıralanabilir:
a) İnsanların bina yapmakta birbiriyle yarışmaları (Buhârî, Fiten, 25; bk. Tecrid-i Sarih Terc; 1/58).
b) İnsanların ölümü temenni etmeleri (Buharî, Fifen, 25; Müslim, Fiten, 53-54)
c) Câriyenin efendisini doğurması (Müslim, İmân, 1).
d) Hicaz'da bir ateşin çıkarak Busra'da (Şam yakınlarında bir yer) develerin ayaklarını aydınlatması (Buhârî, Fiten, 24; Müslim, Fiten, 42).
e) Fırat nehrinin sularının çekilerek, nehir yatağından altın çıkması (Müslim, Filen, 29-31).
f) İkisi de hak iddiasında bulunan iki büyük İslâm ordusunun birbiriyle savaşması (Buhârı, Fiten, 25; Müslim, Fiten, 17).
g) İslâmî ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması (Buhârî, Fiten, 4).
h) Depremlerin çoğalması (Buhârî, Fiten, 25).
ı) Zamanın yaklaşması, gece ile gündüzün eşit olması (Buhârî, Fiten, 25).
i) Cinâyetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi (Buhârî, Fiten, 4; Müslim, Fiten, 18).
j) Yahudilerle Müslümanların savaşmaları, Müslümanların Yahudileri öldürmesi (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VIII, 341; Müslim, Fiten, 79-82).
k) Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması (el-Ali en-Nâsif Tac, 5/335).
l) Kahtân'dan bir kişinin çıkarak, insanları asâsı ile sevketmesi Buhârî, Fiten, 23).
Kıyâmetin büyük alâmetleri ise şu hadis-i şerifte toplu olarak zikredilir: Huzeyfetu'l-Gifarı (r.a)'den rivayet edilmiştir: Biz bir gün kendi aramızda konuşurken, Hazreti Peygamber yanımıza çıkageldi. Bize "Ne konuşuyorsunuz?" dedi. Biz de "Kıyâmet gününden konuşuyoruz" diye cevap verdik. Hazreti Peygamber" Şüphesiz on alâmet görülmedikçe kıyamet kopmayacaktır" dedi ve "Deccâl'i, dumanı(duhan), Dâbbetü'l-arz'ı, güneşin batıdan doğmasını, İsa (a.s.)'ın yere inmesini, Ye'cûc ve Me'cuc'u, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsünü, son olarak da Yemen'den çıkarak insanları Mahşere sürecek ateşin vuku bulacağını söyledi" (Müslim, Fiten, 39).
Kıyâmetin bu on büyük alameti başka hadislerce ya da İslâm bilginlerince şu şekilde açıklanır:

1. Deccal'in ortaya çıkışı: Deccâl, kıyâmette zuhur edecek yalancı bir kişidir, İslâm Dini'ni ve müslümanları ifsad edip, kötülüğe ve bozgunculuğa sevketmek isteyecektir. Deccal'in sağ gözünün kör olduğu, iki gözünün arasında "kâfir" yazdığı, çocuğunun olmadığı, Medine'ye ve Mekke'ye giremeyeceği, ortaya çıktıktan sonra yeryüzünde kırk gün kalacağı, bu süre içerisinde istidrac türünden bazı olağanüstü olaylar göstereceği, daha sonra da yine kıyâmetin büyük alametlerinden olan Hz. İsa'nın yeryüzüne inmesiyle onun tarafından öldürüleceği sahih hadislerde belirtilmiştir (Buhârı, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 37, 39, 40, 91, 101, 110, 112).

2. Duhan'ın çıkışı: Duman anlamına gelen duhan da kıyâmetin büyük alametlerinden biridir (Müslim, Fiten, 39). Kıyâmetin vukuundan önce dünyayı bir duman bulutu kaplayarak, kırk gün ve kırk gece kalacak, mü'minler nezleye tutulmuş gibi, kâfirler ise sarhoş gibi olacaklardır.

3. Dabbetü'l-arz'ın çıkışı: Kıyâmet'ten önce çıkacağı bildirilen bir yaratıktır. Kelime anlamı "yer hayvanı" demektir. Kur'an-ı Kerim'de "Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan (dâbbe) çıkarırız ki o, onlara, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler" (en-Neml, 27/82) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber Dâbbetü'l-arz hakkında "Çıkacak olan kıyâmet alametlerinden ilki, güneşin batı tarafından doğması ile, bir kuşluk vakti insanlara karşı bir dâbbenin (hayvanın) zuhurudur. Bu iki alametten biri, arkadaşından evvel olur. Akabinde diğeri de onun izi üzerinde yakın olarak meydana gelir" (Müslim, Fiten, 118) buyurmuştur.

4) Güneşin Batıdan doğması: Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca iman edecek, ancak daha önce iman etmemiş olanların imanları kendilerine bir yarar sağlamayacaktır (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII 307; Müslim, Fiten, 118).

5. Hazreti İsa (a.s)'ın inmesi: Ehl-i sünnet itikadına göre Kıyâmetin vukuundan önce Hazreti İsa yeryüzüne inecek, hristiyanları İslâm'a davet edecek, Deccâl'i öldürecek, Hazreti Peygamber (s.a.s)'in şerîati ile hükmedecektir (Buhârî, Büyû, 102; Müslim, İmân, 242-247).

6. Ye'cûc ve Me'cûc'ün çıkışı: Kıyâmetin vukuundan önce çıkarak "yeryüzünde bozgunculuk yapacak" (el-Kehf, 18/94) olan asılları ve soyları belirsiz iki insan topluluğudur (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV, 3288). Hz. ZülKarneyn'in önlerine yaptığı seddin yıkılarak (el-Enbiya, 21/96) açılması ile yeryüzüne dağılacaklar insanlara saldıracak, kentleri yakıp-yıkarak harabe haline getireceklerdir. Bazı rivayetlerde bu seddin Çin seddi olduğu zikredilir (Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., IV, 3291, 3374; Buhârı, Enbiyâ, 7; Müslim, Fiten, 1,2).

7.8.9. Doğuda, Batıda, Arap Yarımadasında olmak üzere üç bölgede yer çöküntülerinin meydana gelmesi de Kıyâmet'in büyük alametlerindendir (Müslim, Fiten, 39).

10. Yemen'den çıkacak olan büyük bir ateşin insanları önüne katarak sürmesi (Müslim, Fiten, 39).
Ebu Davud ve Tirmizi'nin Sünen'lerinde yeralan bazı hadislere göre Mehdî'nin çıkması da Kıyâmet'in büyük alametlerindendir (Sünen-i Tirmizî, IV, s.1-93: Sünen-i Ebu Davud, N. Şr. M.Abdul Hamid IV, 100, 106).
Hz. Peygamber (s.a.s), Kıyâmetin kötü insanlar ve kâfirler üzerine kopacağını bildirmiştir. Bu hadislere göre Kıyâmet kopmadan önce mü'minlerin ruhları alınacak ve onların âhirete göçmeleri sağlanacaktır (Buhari, Fiten, 5; Müslim, imare, 53).
◄ Newer Post Older Post ►

Etiketler

AB Üyeleri (1) Abdest Ve Namazın Vucuda Faydası (1) Atatürkün Kronolojisi (1) Atatürkün Yaptırdığı Camiler (1) Babanın Son Öğüdü (1) Bor Madeni (1) bordo bereliler (1) Can Dündar (1) Cumhuriyet Tarihinin İdamları (1) deniz gezmiş (1) deniz gezmişin savunması (1) Doğu Türkistan'daki Türk Katliamı (1) dünya icatlar kronolojisi (1) Dünyanın En Büyük Camisi (1) Dünyanın En İyi Hackerları (1) Dünyanın En Piskopat İnsanları (1) Dünyanın En Zehirli Hayvanları (1) Einstein’dan 10 Hayat Dersi (1) En Çok Kazandıran Meslekler (1) En İlginç Ölümler (1) En İyi Web Tarayıcısı (1) En Uzun İnsan (1) Eski Bir Satanist Anlatıyor (1) Faydalı Bilgiler (1) Guinness Rekorlar Kitabında Türkler (1) hacker (1) Hadisi Şerif (1) Hangi Otomobil Hangi Ülkenin (1) Hz.Muhammedin Sözleri (1) İnsan Tek Kelimeyle Mucizedir (1) İnterpool Tarafından Aranan Türkler (1) İşkence Aletleri (1) Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (1) Jim Jones Kimdir ? (1) jitem nedir (1) Kabul Olan Dua (1) Kıyamet Alemetleri (1) Kurtlar Vadisi Sözleri (1) Maldiv Cumhuriyeti (1) Maldivler (1) maya uygarlığı (1) mayalar (1) nükleer silah bulunduran ülkeler (1) Osman Pamukoğlu Sözleri (1) Osmanlı Devletinin Sınırları (1) Osmanlı Padişahlarının Bilinmeyenleri (1) Sağlıklı Yaşamanın Formulleri (1) Sağlıklı Yaşamın Sırları (1) Sigarayı Bırakın ! (1) Tecavüzcü İlmihal Hocası (1) Telefonlarımız Dinleniyor Mu ? (1) Türk Kahvesinin Tarihi (1) Türkiyenin Askeri Gücü (1) Türkiyenin Üye Olduğu Kurumlar (1) Türkler İçin Bozkurtun Önemi (1) Ünlü Şirketlerin İsimlerinin Hikayesi (1)
 

Copyright 2013 Sinhala MP3esaslar.blogspot.com Template by Farhan Share and Tuliskan